17-Alfa Alkillenmiş Anabolik Androjenik Steroidler

17-Alfa Alkillenmiş Anabolik Androjenik Steroidler

17-Alfa Alkillenmiş Anabolik Androjenik Steroidler

 

Geçen »yazı dizimde DHT’lerden bahsetmiştim. DHT beş ana AAS grubundan biri idi. Bu yazı dizimde ise gene ana sınıflandırmanın ana başlıklarından biri olan 17-alfa alkillenmiş AAS’lerden ayrıntılı olarak bahsetmek istiyorum.

Daha önce de belirtmiş olduğum gibi bir testosteron molekülü, DHT molekülü ya da nandrolon molekülü farketmez, bunların hepsi alkillenmiş olabilir ve bu alkillenme olayı bazı temel özellikleri değiştirdiğinden ayrı bir sınıfa konulmayı haketmektedir.

17 alfa alkillenmesinin temel nedeni moleküllerin ağızdan hap olarak alındıklarından karaciğerde ilk etapta yıkılmalarını engellemektir.

Kısaca alt sınıflandırma yapmak istersek:

  • 17-alfa alkillenmiş DHT’ler: Oksimetolon, oksandrolon, stanozolol

  • 17-alfa alkillenmiş testosteronlar: Methandienon,klorodehidrometiltestosteron, fluoksimeteron

  • 17-alfa alkillenmiş nandrolonlar: Etilestrenol ve miboleron

Şimdi tek tek inceleyelim bu steroidleri…

 

OKSİMETOLON – ANADROL – ANAPOLON

Anabolik

Anadrol

Popüler ticari isimleri Anadrol ya da Anapolon’dur. İlk başta anemisi, kemik erimesi ve kas yıkımı ile giden hastalığı olan insanları tedavi etmek için üretilmiştir.

Daha sonra steroid yapıda olmayan ‘epoetin alfa’ molekülü keşfedilince, yan etkilerinin azlığından dolayı, dirençli anemi ve kemik erimesi hastalarında Anadrol’a tercih edilmiştir.

Bununla birlikte Anadrol hala kilo kaybı yaratan değişik kronik hastaların tedavisinde kullanılmaktadır. Kilo alışını arttıran, güç kazandıran ve kırmızı kan hücrelerini çoğaltan bir moleküldür.

Anadrol DHT türevi bir hormondur. Aynı zamanda 17-alfa alkillenmiştir. 17.karbon atomunun alkillenmesi sayesinde karaciğerde yıkılımı engellenmiş olur. Ağızdan alınan AAS’ların çoğu da aynı gerekçe ile alkillenmiş durumdadır.

Anadrol genellikle 50 mg’lık tabletler halinde piyasadadır ve en güçlü androjenik AAS’lerden biridir.

Özellikle kullanımına başlanıldıktan sonraki ilk 3 haftada hacim artışı yüksek olmaktadır. İlk 2 haftada 8 kg’ye kadar hacim artışı olabilmektedir, bu daha çok kaslarda su toplanmasına bağlıdır.

İşin ilginç tarafı androjenik reseptörlere bağlanması oldukça zayıf olmasına rağmen, protein sentezindeki artışı tetikleyerek bu etkiyi ortaya çıkarmaktadır.

Bu nedenden dolayı atletler ve vücut geliştiriciler arasında yaygındır. Aynı zamanda su tutucu etkisi fazla olduğundan bu da kasların iri gözükmesine katkıda bulunur.

17-alfa alkillenmiş olduğundan en ciddi yan etkisi karaciğere toksik olmasıdır. Uzun dönem kullanılması hepatit, karaciğer kanseri ve siroz’a yol açabilmektedir.

Bu molekül DHT olduğundan aromatize olamaz, yani östrojene çevrilemez ve yapısal olarak progestine benzerliği de yoktur (progestin benzeri steroidlerin östrojenik yan etkileri olabiliyordu).

Tüm bunlara rağmen tuhaf bir biçimde östrojenik yan etkileri mevcuttur.

Bazı yayınlara göre bu etki molekülün östrojene çevrilmeden direkt olarak östrojen reseptörlerine bağlanmasından kaynaklanmaktadır.

Aynı şekilde androjenik reseptörlere de kuvvetli bağlantısının olmadığını ifade etmiştik.

Özet olarak bu hormon reseptör düzeyinde aktif olmasa da bir şekilde androjenik ve östrojenik güce sahiptir.

Su tutma, jinekomasti ve hipertansif yan etkileri östrojenik etkisine bağlıdır ( bu bir test sorusu olsa ve aşağıdakilerden hangi DHT en fazla östrojenik aktivitiye sahiptir denilse doğru şık şüphesiz oksimetolon olacaktır!).

Reseptör düzeyinde aktif olmamasının şöyle bir yararı vardı ki: bulking kombinasyonlarında diğer kullanılan steroidlerle reseptör düzeyinde yarışmayacaklardır, yani kombine kürlerde diğer steroidlerin etkisini azaltmadan rahatlıkla kullanılabilir.

Östrojenik yan etkilerin bir aromataz inhibitörü olan Letrozole ile azalması da ilginç bir anekdottur.

Doğal testosteron üretimini baskıladığından dolayı takviye testosteron ile beraber kullanılması uygundur.

Anadrolun kuvvetli karaciğer toksik etkisi nedeni ile kürlerdeki kullanım süresi 6 haftadır. Hatta çoğu sporcu bu süreyi 4 hafta ile sınırlandırmıştır.

Her programda farklılık gösterse de genellikle günlük 50-100 mg arası kullanılmaktadır. Ülkemizde Anapolon ismi altında 50 mg’lık tablet olarak değişik hematolojik hastalıklarda kullanılması endikasyonu ile satılmaktadır.

 

OKSANDROLON – ANAVAR

Anabolik

Anavar

Ticari ismi Anavar’dır. En önemli özelliği yan etkilerinin oldukça düşük düzeyde olmasıdır ve spor dünyasında bu açıdan popülerdir.

Erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da güvenle kullanılabilir. Piyasadaki en pahalı AAS’lerdendir. DHT türevidir, bundan farkı kimyasal A-halkası’ndaki karbon-2 yerine oksijen eklenmesidir ve bu sayede anabolik etkisi arttırılmış olmuştur.

Aynı zamanda metabolik olarak yıkılımı da azalmıştır. DHT’den ikinci farkı ise 17. karbonuna metil grubu eklenmiş olmasıdır ki bu diğer bir ifade ile alkillenmiş olduğu anlamına gelir. Bu sayede oral yoldan kullanımı mümkün olmuştur.

Anavar’ın da bir takım medikal kullanım alanları vardır. Özellikle ameliyat ya da infeksiyona bağlı kaşeksi durumlarında kilo aldırmak ve uzun süre kortikosteroid tedavisi alanlarda kemik erimesini (osteoporoz) engellemek için kullanılmaktadır.

Anavar’ın anabolik etkisi testosterona göre 3-6 kat daha fazladır. Anabolik oranı 322-630 arasında değişmektedir ( daha önce de bahsettiğim gibi testesteronda anabolik oran 100 ve androjenik oran 100 olarak kabul edilir).

Fakat gerçek yaşama aynı biçimde aksetmez ve de en kuvvetli ‘bulking’ AAS’ler arasında anılmaz, hatta zayıf olarak kabul edilir. ‘Cutting’ evresindeki anabolik gücü ve atletik performansı arttırmadaki özelliği ise önemlidir. Androjenik açıdan zayıf olması nedeni ile kadınlar arasında da oldukça popülerdir.

Anavar’ın özellikle şu özellikleri önem taşımaktadır:

  • Kas içindeki nitrojen retansiyonunu arttırması ve böylece katabolik durumu anabolik faza çevirmesi.

  • SHBG (sex hormone binding globulin) azaltması ve bu sayede dolaşımdaki serbest testosteron ve kombine kullanılan diğer AAS’leri arttırması.

  • Glukokortikoid hormonunu inhibe etmesi ( bu hormona bağlı tüm zararlı etkileri tersine çevirir).

  • Kırmızı kan hücresi sayımını arttırması ve bu sayede kas dayanıklılığında artış sağlaması.

Direk olarak çok kuvvetli yağ yakıcı etkiye sahip olması (bir önceki yazımda incelediğim DHT molekülleri de bu açıdan oldukça faydalı idi, oksandrolon da 17-alfa alkillenmiş olsa bile bir DHT ve ruhunu kaybetmemiş ).

Anavar aromatize olmadığından östrojene dönüşmez ve östrojenvari yan etkiler olan yüksek kan basıncı ve jinekomastiye neden olmaz.

Çok kuvvetli bir androjenik steroid olmasa da androjenik etkileri mevcuttur. Özellikle genetik duyarlılığa sahip bireylerde kellik, akne oluşumu ve vücut kıllanması görülebilir.

Anavar’ın lipid profili üzerindeki etkisi ise belirgindir. HDL’de düşme ve LDL’de yükselme görülür. Kolesterol sorunu olanlar bu ilacı kullanmamalıdırlar.

Diğer bireyler ise diyetlerine dikkat etmeli ve kardiyo egzersizlerini ihmal etmemelidirler.

Tüm AAS’ler doğal testosteron üretimini baskılamaktadır fakat Anavar’da bu durum minimum düzeyde görülmektedir. Gene de çoğu birey dışarıdan testosteron takviyesi almak zorundadır.

Aslında bu durum biraz da kişinin doğal testosteron üretim kapasitesi ile ilgilidir. Yapılan çalışmalarda doğal testosteron üretiminin tamamının değil yüzde 50’sinin baskılandığı tespit edilmiştir.

Bu yüzde 50 testosteron seviyesi ile hayatlarını normal ritminde idame ettiren sporcular mevcuttur.

Anavar kürü bittikten sonraki dönemde ise doğal testosteron düzeyi hemen yerine gelmez ve zamana ihtiyaç vardır.

Bu zaman zarfında Nolvadex veya Clomid gibi seçici östrojen reseptör düzenleyicileri (SERM) ya da HCG kullanımı fayda sağlamaktadır. PCT döneminin ana mantığı da budur zaten.

17-alfa alkillenmiş molekül olduğundan karaciğere zarar verme potansiyeline sahiptir. Karaciğer enzimlerini yükseltmektedir.

Gene de tüm alfa alkillenmiş ajanlar arasında karaciğere en az zarar veren moleküldür. Anavar kullanımını 8 hafta ile sınırlamak ve karaciğer enzimleri normalleşene dek bir daha 17 alfa alkilleyici ajan kullanmamak lazımdır.

Aynı zamanda Anavar ve diğer 17-alfa alkilleyici ajanları kullanırken karaciğer detoksifiye edici molekülleri beraberinde kullanmak oldukça fayda sağlayıcı bir yöntemdir.

Günlük 20-30 mg Anavar’ın 6-8 haftalık kullanımı oldukça yaygındır. Günlük 50-60 mg’da faydalarla beraber yan etkiler de artış göstermektedir.

Anavar bulunması nispeten zor ve ‘black market’ fiyatları bile oldukça pahalı olan bir moleküldür.

 

METHANDROSTENELON – DİANABOL – D-BOL

Anabolik

Dianabol

En popüler ticari ismi Dianabol ya da D-bol olan bu molekül tüm zamanların en popüler oral steroididir. Tedavi amaçlı kullanılmasından ziyade özel olarak atletler için üretilmiştir.

Bu steroidin hikayesi taa ABD-SSCB olimpiyat çekişmesine kadar dayanmaktadır.

ABD bu molekülü SSCB’ye karşı olimpiyatlarda üstünlük sağlamak için özel olarak ürettirmiştir ve de başarılı olmuşlardır. 1958 senesinde Ciba Pharma firması tarafından Dr.Ziegler’in yardımı ile piyasaya sürülmüştür.

Bu ilaç üretilirken ki amaç hızlı etkili ve düşük androjenik etkili ama anabolik gücü kuvvetli bir testosteron yaratmak idi.

İlaç piyasaya sürüldükten sonra FDA Ciba şirketi’ne ilacın medikal tedavi olarak da kullanılabilir olması için baskı yaptı ve de nihayet kemik erimesi (osteoporoz) açısından kullanılabilen medikal tedavi listesine eklendi.

Baskılardan bıkan Ciba firması 1983’te ilacı üretmeye son verdi fakat bu steroid yer altı laboratuvarlarında üretilmeye devam etti.

Bunların fitness’taki jargonu ‘black market’ idir. Üretimi durmuş olan çoğu steroid hala temin edilebiliyorsa bu ‘black market’ sayesindedir.

Bunların detaylı kontrolleri yapılamadığından ‘black market’ta olup da ismi temiz olan ve istikrarlı bir üretim ağına sahip olan markalar tercih edilmelidir.

Dianabol 1. Ve 2. karbon atomlarına çift bağ eklenmiş olan bir testosteron molekülüdür.

Bu ufak değişim hormonun androjenik yan etkilerini azaltmak içindir. 17. karbon pozisyonunda ise metil grubu taşımaktadır ve bu sayede ağızdan alındığında parçalanmaktan kurtulmaktadır.

17. karbon pozisyonunda metil taşıdığı için 17-alfa alkilleyici molekül olarak kabul görmektedir. Görüldüğü üzere AAS incelemelerini dikkatlice okursanız her olayın bir nedeni bulunmaktadır. Hiçbir ekleme ya da modifikasyon boşuna yapılmamaktadır.

Dianabol’un eklenen çift bağlar sayesinde androjenik etkisi 40-60 olarak kabul görür. Anabolik etkisi ise tamdır, yani 100’dür.

Testosteron molekülünde ise daha önce defalarca ifade ettiğim üzere bu oran 100/100 idi, yani anabolik etki 100 ve androjenik etkisi de 100. Testosteron molekülü bu şekilde bir referans noktasıdır.

Dianabol; Anapolon ve Anavar gibi 17-alfa alkilleyici olsa da 17-alfa alkilleyici testosterondur. Oysa ilk başta bahsettiğim diğer 2 molekül 17-alfa alkilleyici DHT idi.

Bu her zaman akılda tutulmalıdır. Diğer iki molekül DHT olduğundan özellikle ‘cutting’ fazda yağ yakıcı ya da performans arttırıcı olarak önem kazanmışken Dianabol ‘bulking’ olayında da önemli bir moleküldür.

Dianabol anabolik etkisini protein sentezini arttırarak, nitrojen retansiyonu sağlayarak ve glikojenolizis ile yaratmaktadır.

Kasların %16’sı nitrojenden oluşmaktadır ve daha fazla nitrojen retansiyonu olduğunda daha anabolik ortam sağlanmış olur. Nitrojen eksikliğinde kaslar katabolik faza girmektedirler.

Dianabol’un sinerjistik etkisi oldukça iyidir, beraber kullanıldığı tüm moleküllerin etkisini arttırmaktadır. Etkileri ise hızlı ve dramatiktir.

Birkaç hafta içinde 9-10 kg’lık kas kütle artışları sağlayabilmektedir. Bununla birlikte hızlı bir güç artışı da sağlamaktadır. Kütledeki hızlı artış nedeni ile atletler tarafından çok tercih edilmezler, Anavar veya Winstrol bu insanlar için daha uygundur.

Yan etki profili açısından incelersek testesteron bazlı bir molekül olduğundan ne yazık ki aromataz ile etkileşime girip östrojene dönüşebilir.

Jinekomasti ve su tutup ödem yapıcı etkileri belirgindir. Bu etkiler nedeni ile dianabol’un yanında anti-östrojen ilaçlar kullanmak gereklidir.

Bunlar ya SERM grubuna ait Nolvadex ( tamoxifen içerir) ya da aromataz inhibitörü (AI) olan Femara ( letrozol içerir) tarzı ilaçlardır.

AI grubu ilaçlar daha etkilidir fakat sıkıntı şudur ki lipid profilini kötü etkilerler. Zaten Dianabol da lipid profilini olumsuz etkilediğinden ikisini birlikte kullanmak kolesterol açısından oldukça risklidir.

Dianabol kuvvetli androjenik olmasa da gene de bir takım androjenik yan etkiler görülebilir.

5-alfa reduktaz enzimi tarafından methandrostenelon dihidromethandrostenelon’a dönüştüğünden ve androjenik etkiler daha çok methandrostenelona bağlı oluştuğundan Finasterid çok işe yaramaz.

Kadınlarda da virilizasyon semptomlarını arttırmaktadırlar (ses kalınlaşması, vücut kıllanmasında artış ve klitoriste büyüme).

Dianabol ile HDL (faydalı kolesterol) anlamlı olarak azalırken, LDL (zararlı kolesterol) anlamlı olarak artmaktadır. Hele ki AI ile beraber kullanıldıklarında bu etki çok daha şiddetli olmaktadır.

Bu molekül doğal testosteron üretimini de anlamlı olarak baskılamaktadır, dışarıdan testosteron ile birlikte kullanılması önem taşımaktadır.

Kür bittikten sonra oluşan boşuk döneminde de PCT mutlaka başlanmalıdır. PCT için SERM’ler (Nolvadex veya Clomid) ile beraber sıklıkla HCG de kullanılır.

Bu sayede boşluk dönemi oluşması engellenir ve doğal testosteron üretimi hızlıca sağlanmış olur.

17-alfa alkillenmiş bir steroid olduğundan hepatotoksik etkiye sahiptir. Toksik etkisi orta derecededir.

Karaciğer enzimlerini mutlaka yükseltecektir ve her yükselme vakası da karaciğere zararı göstermez, potansiyel zararı da ortaya koyuyor olabilir.

Hasarı engellemk için kullanımını 6 haftada kısıtlamak mantıklıdır.

Tekrar 17-alfa alkillenmiş bir ajan başlamak için de gene 6 ilaçsız hafta geçmesi gerekmektedir.

Dianabol çoğu insanda günlük 15 mg dozu ile anlamlı değişiklikler oluşturabilir. Günlük 20-25 mg, 30-35 mg kullananlar da vardır. Hatta tecrübeli bazı vücut geliştiricilerin günlük 50 mg’a çıktıkları da görülmüştür.

Fakat her çıkılan doz beraberindeki yan etkileri de çok arttıracaktır, bunu da her zaman akılda tutmak gerekir. Bulunması nispeten kolay ve ucuz bir moleküldür.

 

STANOZOLOL – WİNSTROL

Winstrol

Winstrol

En popüler ticari ismi Winstrol olan bu molekül 1950’li yıllarda piyasaya sürülmüştür.

Spor camiasında oldukça iyi bilinir. Son dönemde yaşanan birçok sporcu skandalları ile ününü oldukça arttırmıştır. 1988 yaz olimpiyatlarında rekorlar kıran Ben Johnson bu ilaç nedeni ile ihraç edilmiştir.

Bizim ülkemizdeki haltercilerin de doping testlerinde de ne yazık ki bu madde tespit edilmiş olduğundan, cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmışızdır.

Bu molekül esasen kütle artışı yapmadan gücü ve dayanıklılığı arttırdığı için özellikle atletler tarafından tercih edilmektedir.

Medikal açıdan ise osteoporoz, obezite, büyüme geriliği ve anjioödem tedavilerinde kullanılabilir. Moleküler olarak DHT türevidir ve yapılan iki değişiklikle DHT’den farklılaşmıştır.

İlk değişiklik hormonun A-halkası’na pirazol grubunun eklenmesi ve heterosiklik bir molekül yaratılmış olması, ikincisi ise 17. karbona metil grubu eklenmesidir.

İlk olay sayesinde androjenik etkiler azaltılmış anabolik etkiler arttırılmıştır. Hatta anabolik/androjenik durum 320/20 olarak tespit edilmiştir.

İkinci olay ise hepinizin artık bildiği gibi ağızdan alındığında parçalanmasının engellenmesidir, zaten bu nedenden dolayı 17-alfa alkilleyici DHT sınıfına girmişti.

Winstrol seks hormon bağlayıcı globulini yüzde 50 gibi yüksek oranda düşürür ve dolaşımdaki serbest testosteron oranını yükseltmiş olur.

Beraberinde kullanılan testosteronun kandaki serbest dolaşan formunu da arttırmış olur. Protein sentezini kuvvetli biçimde arttırır ve nitrojen retansiyonunu sağlar.

Kırmızı kan hücresi (RBC) sayısını arttırır ve glukokortikoidleri inhibe eder. Winstrol hem oral hem de enjeksiyon olarak kullanılabilen bir steroiddir.

İşin ilginç kısmı her iki moleküler çeşidi de 17-alfa alkillenmiştir. Enjeksiyon formu Winstrol Depot olarak adlandırılır.

Bu molekül özellikle sporcularda gücü ve hızı arttırmak için kullanılır, bunu yaparken de kas hacmini göze sokacak düzeyde çok fazla arttırmaz.

Bazı yayınlarda tendonlara zarar verebileceği söylenmişse de aksini iddia eden yayınlar da mevcuttur.

Eklem ağrılarına yol açabilir fakat bu molekülün düşük doz nandrolon ile beraber kullanımı sporcular arasında oldukça yaygın bir kürdür ve de nandrolon ile beraber kullanıldığında eklem ağrıları ortaya çıkmaz.

Atletlerin yanı sıra vücut geliştiricilerin bu molekülü kullanması özellikle oldukça ‘lean’ (lean yağsız kası simgeler) olduklarında faydalıdır.

Kıvrımların belirgin, kasların sıkı ve sert olmasını sağlar. Diyet yapıldığında (definasyon dönemi) güç azalmasının Winstrol sayesinde önemli ölçüde engellendiği ortaya konulmuştur.

Yan etkilerine gelecek olursak; DHT yapısında olduğundan aromatize olmaz ve östrojenik bir yan etkisi yoktur.

Bu şu anlama gelir ki jinekomasti ve su tutulumu yapmaz, su tutulumuna bağlı gelişebilecek hipertansiyon ortaya çıkmaz.

Androjenik yan etkiler özellikle genetik olarak yatkın insanlarda olasıdır.

Erkeklerde saç dökülmesi ve akne, kadınlarda ise virilizasyon semptomları yaratabilir.

Lipit profili üzerinde ise HDL düşürerek ve LDL yükselterek etki yapar, bu konuda oldukça dikkatli olunmalıdır.

Vücudun doğal testosteron üretimini baskılar, bu nedenle beraberinde dışarıdan testosteron ile birlikte kullanılması gereklidir.

Daha önce defalarca bahsetmiş olduğum PCT de kür sonrası ihmal edilmemelidir.

17-alfa alkillenmiş olduğundan hepatotoksiktir, karaciğere zarar verme gücü Anavar’dan daha fazla Dianabol’dan daha azdır. Tabiki bu durumlar yüksek dozlarda daha belirgindir.

Karaciğer enzim yükselmesi mutlaka görülür fakat her karaciğer enzim yükselmesi de direkt hasarı göstermez, daha çok karaciğer üzerine olan baskıyı ifade eder.

Hem oral hem de enjeksiyon formu hepatotoksiktir. Kullanım süresi 6-8 hafta ile sınırlanmalı ve de kullanım sırasında kesinlikle alkol tüketilmemelidir.

Kür sonrası da en az 6-8 hafta herhangi bir 17-alfa alkillenmiş molekül kullanılmamalıdır.

En sık kullanılan kullanım dozları ise oral yoldan kullanılacaksa günde 25 mg, enjeksiyon formu kullanılacaksa günaşırı 50 mg’dır.

 

FLUOKSİMESTERON – HALOTESTİN

Halotestin

Halotestin

Ticari ismi Halotestin’dir. 1950’li yıllarda Upjohn firması tarafından piyasaya sürülmüş oldukça kuvvetli bir AAS’tır.

İlk zamanlarda kas yıkımı, kemik kırığı, malnütrisyon, erkeklerdeki androjen eksikliği tedavilerinde kullanılmıştır.

Uzun süre kortizona maruz kalan hastalarda,paraplejide, meme kanserinde ve hatta yanık hastalarında dahi kullanılmıştır.

Bu steroid piyasadaki en güçlü ve en hızlı etki edenler arasında yer alır.

Kullanım oranı aynı paralellikte değildir. Esasen güçlü anabolik etkisine rağmen kütle arttıcı etkisi yoktur.

Saf güç artışı açısından muazzam etkilidir. ‘Cutting’ kürlerinde kullanılabilir. Özellikle vücut geliştiriciler yarışma öncesi son bir iki hafta içinde faydalanabilirler.

Fluoksimesteron testosterondan daha doğrusu metiltestosterondan türemiş bir moleküldür.

Ağızdan alınması mümkün olsun diye 17.karbon atomuna metil grup eklenmiştir.

Bu da 17-alfa alkillenmiş bir testosteron olduğu anlamına gelir. Aynı zamanda 3. ve 9. karbonlarda flor grubu, 11.karbonda hidroksil grubu taşımaktadır.

Bu değişiklikler molekülün aromatize olmasını engeller ve androjenik doğasını arttırır.

Halotestin‘in androjenik aktivitesi metiltestosteronun çok ötesindedir. Yapısal olarak androjenik/anabolik oranı 1900/850’dir.

Bu rakamlar inanılmaz yüksek görülebilir lakin kandırıcıdır zira anabolik etkisi pratikte sıfıra yakındır.

Bu molekül herhangi bir anabolik etkiye dönüşmez ve asıl etkisini androjenik yoldan ortaya koyar.

Halotestin kırmızı kan hücrelerini, hemoglobin ve hematokrit düzeylerini en fazla arttıran steroidlerdendir.

Bu özelliği gücü arttırmadaki muazzam etkisine yardımcı olur. Halotestin aynı zamanda çok güçlü yağ yakıcı özelliğe sahiptir. Karaciğerdeki yağ asidi oksidasyonu üzerinde rol oynar.

Bu steroid esasen güç ve agresyon artışı sağlamaktadır. Sporcuların agresif özelliğini arttırır ve patlayıcı bir güce büründürür. Sinirli bir karaktere büründürse de, kişilik özelliklerini etkilemez.

Haltercilerde, güce dayalı spor yapan atletlerde ve hemen yarışma öncesi dövüş sporcularında popülerdir.

Sporcular müsabaka öncesindeki birkaç haftalık periyotlarda kullandıklarında, elde edilen güç diğer steroidlere göre çok daha fazladır.

Kas hacminde artış yapmaz. Bu steroid spesifik nedenlerle kısa süreli kullanılan bir moleküldür.

Testosteron yapısında olmasına rağmen aromatize olmaz ve jinekomasti ile su tutma etkisi bu hormonda görülmez.

Yan etkileri esasen androjenik gücünün fazla olmasından kaynaklanır ve de finasteride isimli 5 alfa reduktaz enziminden fayda görür. Kadınlarda ileri derecede virilizasyon semptomları yaratır.

Lipit profilini olumsuz olarak etkiler. Doğal testosteron salınımını ileri derecede azaltır. Steroidi kestikten sonraki dönemde PCT verilmelidir. 17-alfa alkilleyici ajan olduğundan karaciğere toksik etki göstermektedir.

Halotestin kesinlikle 4 haftadan daha uzun bir süre kullanılmamalıdır, zaten sporcular tarafından müsabaka öncesindeki son 2 hafta tercih edilmektedir.

Günlük 10-40 mg doz aralığında kullanılmaktadır. Esasen günde 10 mg kullanılsa da 20 mg’ın daha etkili olduğu belirtilmektedir.

Tüm bu dozları tolere edenler 40 mg’a çıkabilmektedir fakat bu dozun çok yıkıcı yan etkileri olabilir. Yemeklerle birlikte alınması emilimini azaltmaktadır.

Çoğu oral AAS gibi aç karnına alınmalıdır. Halotestin ‘black market’te bile bulunması zor olan bir moleküldür.

 

KLORODEHİDROMETİLTESTOSTERON – TURİNABOL

Turinabol

Turinabol

Ticari ismi Turinabol‘dur. 1962’de Doğu Almanya’da Jenapharm firması tarafından üretilmiştir.

1974-89 yılları arasında Doğu Alman sporcular tarafından olimpiyat yarışmalarında kullanılmıştır. O zaman zarfında doping testlerinde dahi tespit edilmiyordu.

Doğu Alman doping skandalı patlak verdikten sonra firma 1994 senesinde bu molekülün üretimine son verdi ve o tarihten itibaren ancak ‘black market’ ten temin edilebiliyor.

Bu molekül methandrostenelondan (dianabol) türemiştir ve testosteron temelli bir moleküldür.

Dianabol da hatırlayacğınız gibi testosteron temelli idi. Dianabol 1. ve 2. karbon atomlarına çift bağ eklenmiş olan bir testosteron hormonudur.

Bu çift bağ eklenmesinin nedeni anabolik açıdan daha güçlü olmasını sağlamak içindir. 4.karbon atomuna ise klor gurbu eklenmiştir ve amaç aromatize olmasını engellemek, androjenik etkisini azaltmaktır.

Son olarak da ağızdan alımını sağlamak için 17.karbon atomuna eklenmiş olan metil grubudur. Zaten bu nedenden dolayı 17-alfa alkillenmiş gruba dahildir.

Turinabol çoğu AAS gibi protein sentezine ve nitrojen retansiyonuna olumlu etki eder, kırmızı kan hücre sayısını arttırır.

Tüm bu etkileri ılımlıdır. Fakat bu hormonu asıl değerli kılan seks hormonu bağlayıcı globulini (SHBG) anlamlı derecede azaltma yeteneğidir. Serbest testosteron miktarını arttırmış olur.

Bu sayede beraberinde kullanılan diğer moleküllerin etkisini de etkili ölçüde arttırmış olur, sinerjistik etkisi iyi olduğu anlamına gelir.

Kas dayanıklılığını ve gücü arttırdığı için atletler açısından çok popüler bir moleküldür.

Kas hacminde artış isteyen vücut geliştiriciler için kütle artışı sağlamaz. Dianabol gibi büyüme sağlamaz ya da Deca Durabolin gibi kas hacminde çok artış sağlamaz, etkisi daha ılımlıdır.

Fakat gene de aromatize olmadığından saf kas hacmine katkıda bulunur, sağlam bir görüntü verir. SHBG azaltma etkisi sayesinde örneğin Deca ile beraber kullanıldığında etkisini çok fazla arttırır.

Cutting evresinde de çok tercih edilmez zira Winstrol ya da Masteron ile kıyaslandığında sunduğu sertlik daha azdır.

Bu molekül yağsız kas dokusunu korumada ve dayanıklılığın arttırılmasında özellikle faydalıdır.
Turinabol’un etkileri ılımlı demiştik, yan etki bakımından da en ılımlı AAS’lerdendir. Aromatize olmadığından östrojenik yan etkiler olan jinekomasti ve su tutulumu yapmaz.

Androjenik yan etkileri de oldukça azdır yalnızca genetik açıdan duyarlı bireylerde saç dökülmesini hızlandırabilir.

En olumsuz yan etkisi kardiyovasküler açıdandır. HDL’yi anlamlı ölçüde azaltırken LDL’yi arttırır.

Doğal testosteron üretimini baskılayacağından dışarıdan takviye testosteron ile beraber kullanılmalıdır. PCT uygulamak da elzemdir.

17-alfa alkilleyici ajan olduğundan ileri derecede olmasa da karaciğere toksik etkiye sahiptir.

Günlük doz aralığı 15-25 mg olsa da 40 mg’a kadar çıkanlar da olmuştur. Kürler 6-8 hafta sürmektedir, 8 hafta geçilmemelidir.

6-8 haftalık kullanım sonrası gene herhangi bir 17-alfa alkillenmiş molekül 8 hafta boyunca kullanılmamalıdır.

 

MİBOLERON – NANDROLON

Cheque Drops - Mibolerone

Cheque Drops – Mibolerone

Nandrolon orijinli bu hormon esasen 1960’lı yıllarda veterinerler için piyasaya sürülmüştür.

Piyasa ismi Cheque Drops idir. Üretim amacı dişi köpeklerdeki menstrüel döngüyü bozarak hamile kalmalarını engellemekti.

Üretilmiş olan en kuvvetli AAS’lardan biridir ve ‘black market’te dahi bulunması çok zordur. Özellikle kafes dövüşçüleri müsabaka öncesi kullanarak inanılmaz bir güç elde ederler.

Nandrolon molekülünün 7. ve 17. karbonlarına metil gurubu eklenmesi ile elde edilmiştir.

7.karbona eklenen metil grubu hormonun androjenik özelliğini arttırmak ve 5-alfa reduktaz enzimi ile etkileşime girmesini azaltmak içindir.

17.karbona eklenme nedeni ise oral olarak alınmasını sağlamak içindir.

Testosterona kıyasla 5.9 kat daha anabolik ve 2.5 kat daha androjeniktir.

Esasen pratikte anabolik etkisi görülmez fakat androjenik etki açıdan çok güçlüdür.

Yarı ömrü 3 saattir ve etkisi öyle güçlüdür ki miligram olarak değil mikrogram olarak alınır. Müsabakalardan 30-40 dakika önce alınır.

Aromataz etkileşimi çok güçlüdür ve aynı zamanda güçlü bir progestindir. Fakat uzun süreli kullanımı olmadığından östrojenik etkileri pek görülmez.

Asıl kullanım faydası inanılmaz agresyon artışıdır. Bu özellikle dövüşçülere müsabaka sırasında avantaj sağlar.
Yan etkileri de oldukça ciddidir.

Östrojenik, androjenik, lipid profili, testosteron baskılanması ve karaciğer üzerine güçlü yan etkileri mevcuttur.

Müsabakadan 30-40 dakika önce 200-300 mikrogram alınmaktadır. 500 mikrograma kadar alanlar da vardır.’Black market’ta bulunması oldukça zordur.

 

ETİLESTRENOL – ORABOLİN

Orabolin

Orabolin

Ticari ismi Orabolin olan bu molekül 17-alfa alkillenmiş olan bir nandrolondur. Piyasada şu an için ‘black market’ dahil bulunmamaktadır.

Bir sonraki yazımda AAS ana başlığı altında yer alan saf testosteron moleküllerinden bahsedeceğim. Bol sağlıklı ve spor dolu günler dileğim ile…

blank
About The Author
- Uzm. Dr. Emre ÖZKAN Göğüs Hastalıkları Uzmanı. 2002 yılı Hacettepe İngilizce Tıp Mezunu. Sağlık ve beslenme konuları editörü.